Her yönüyle Yaşlılık
Dünyada birçok ülkede yaşlı nüfusun çoğalması giderek hızlanmıştır. İki bin yılında 60 yaşın üstündeki insan sayısı 1950 yılındaki sayının üç katı artacak iki yüz milyondan altı yüz milyona çıkacaktır. Dünya nüfusunda bu genel eğitimin gelişmiş ülkede daha hızlı gerçekleştiği görülmektedir.
Doğum oranları düşüyor
Ülkelerde doğum oranındaki düşme eğilimi sürdüğü takdirde yaşlı nüfusun oranı çok yükselecektir. Öte yandan doğum ve ölüm hızlarındaki azalmalar dünya nüfusunda ortalama yaşam beklentisini (life expectancy) yükseltmektedir. Yirminci yüzyılda, yaşam beklentisinde, önemli artışlar kaydedilmiştir. Geçen yüzyıl sona, ererken ” kırk dokuz yıl olan ortalama yaşam beklentisi yetmiş beş yıla yükselmiştir. Bu sayı Kuzey Avrupa ülkelerinden İzlanda’da kadınlarda 79.2 erkeklerde, 73, İskandinav ve Batı Avrupa ülkelerinde kadınlarda 75, erkeklerde 72.7 civarındadır. Gelecek yüzyılda ortalama yaşam beklentisinin genel olarak 80 yıla, kadınlarda 90 yıla çıkabileceği tahmin edilmektedir. Buna karşılık “yaşam beklentisinin 40,45 yılı aşmadığı en düşük ortalamalar Afrika ülkelerinde bulunmaktadır. Bu ülkelerde kadın yaşam beklentisi erkeklerden yüksektir.
Yaşlıların oranı artıyor
Gelişmekte olan ülkelerde de yaşlıların sayı ve oranı toplam nüfus içinde gitgide çoğalmaktadır. Veriler dünya nüfusunun yaşlandığını göstermektedir. Bununla birlikte dünya nüfusunun artan bir hızla yaşlanmakta olduğunu gerçeğe aykırı bulanlar da vardır. Onların görüşüne göre yüz yıl önce 20 yaşındaki gençler 30 ya da 40 yılda yaşlılığa ermeyi umarlardı; günümüzde gençlerin gerçekten yaşlandıklarını itiraf etmeden önce 50,60 yıl geçmesi gerekmektedir. Yaşlanma daha hızlı değil ağır işleyen bir süreç olmuştur 1982).
Tıp insan ömrünün uzatılması için çalışıyor
Günümüzde tıp; insan ömrünü uzatmak ve yaşlılığı geciktirmek için çabalıyor. Son yıllarda Avrupa’daki çalışmalar yaşlılığın kendisi hastalıktır, o nedenle yaşlılık tedavi edilebilir, insan ömrünün uzamaması için hiçbir sebep bulunmamaktadır görüşünü gündeme getirmiştir. Yaşlılık bilimi olan genelinin alanı genişlemiştir. Yaşlılığın biyolojisi, biyokimyası moleküller biyolojisini araştıran gerontoloji bilim dalı ortaya çıkmış, bunun yanında estetik tıp bu konuya ele almıştır.
Öte yandan, dünyada kentlerde demografik karakterler değişmektedir. Kentleşme evrensel bir süreç olmakla birlikte dünyanın her kesiminde kentleşme oranı aynı değildir. Çok gelişmiş bölgelerdeki kentlerde 1950, 1975 yılları arasındaki nüfus artışı ile 1975, 2000 yılları arasındaki nüfus artışının aynı hızda olacağının tahmin edilmesine karşılık, gelişmekte olan ülkelerde kent nüfusu genel nüfustan daha hızlı büyümektedir.
Göçler artmakta
Kırdan kente göç nedeniyle yaş ve cinsiyet dağıtımı bakımından kırkent arasında farlılık vardır. Dünyanın hemen her bölgesinde kentlerde yaşlıların özellikle kadın yaşlıların erkek yaşlılardan daha fazla oldukları görülmektir. Kırdan kente göç yaşlının statüsünü değiştirmekte, kentte teknoloji, toplumsal yapı, kültürel değerlerin farklığı ve hareketlilik yaşlıyı modası geçmiş,eskimiş yapmaktadır.
Demografik beklentiler yaşlı sayılan nüfusun gelişmiş ülkelerde iki bin yılında toplam nüfusun yüzde 15.9’una ulaşacağı doğrultusundadır. Yaşlılar sözü edilen ülkelerde gelir güvenliği, çalışma, emeklilik, sağlık, konut, eğitim, yaşam düzeni ve diğer konularda sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Sanayileşme ve kentleşme sürecinin hızlanması ve ilişkili toplumsal; ekonomik gelişme yakın bir gelecekte gelişmekte olan ülkeleri de yaşlılık sorunu ile yüz yüze getirecektir (U.N., 1976).
Yaşlılığın ekonomik sonuçları
Özellikle gelişmiş batı ülkeleri açısından giderek bir endişe kaynağını oluşturan nüfus olayının toplumlar ve özel olarak yaşlılar açısından toplumsal, ekonomik sonuçlan vardır. Gelişmekte olan ülkeler bir yandan kalkınmada engel gördükleri nüfustaki hızlı artış eğilimini değiştirmeye çalışırlarken, diğer taraftan yaşlıların yeni ortaya çıkan ihtiyaçları karşısında sosyal refah politikaları belirlemeye ve yürürlüğe koymaya çalışmaktadırlar. Özet olarak toplumsal kültürel ve siyasal bakımdan birbirinden farklı ülkeler batıda sanayi inkılabı ile başlayan, giderek hızlanıp yaygınlaşan dönüşümden etkilenmişler, değişimin yarattığı sorunlarla karşı karşıya kalmışlardır.
Kırsal yapıdan kentsel yapıya geçiş
Türkiye Cumhuriyet döneminin başlangıcından itibaren hızla gerçekleşen modemleşme sürecini yaşamakta, köklü bir toplumsal yapı değişimine sahne olmaktadır. Kırsal yapıdan kentsel yapıya geçiş bu dönüşümden farklı biçimde etkilenen toplumsal kategoriler oluşturmuştur. Yapısal değişme toplumumuzun temel yapısal özelliklerinden kaynaklanan toplumsal sorunların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bazı kesimlerde değişimin gerektirdiği yeni kurumların oluşmasındaki gecikmeler kültürel geri kalma (cultural lag) olgusunun ortaya çıkmasına, başka deyişle, sorunlara neden olmaktadır.
yaşlılık henüz ülkemizde yaygın toplumsal sorun düzeyinde değil
Türkiye’nin nüfus ve toplumsal yapı özelliklerinden kaynaklanan nedenlerle yaşlılık henüz ülkemizde yaygın toplumsal sorun düzeyine çıkamamıştır. Bununla birlikte,özellikle büyük kentlerimizde yaşlıya yönelen hizmetlere ihtiyaç duyulması sorun olma yolunda bir eğilimi göstermektedir. Türkiye ‘de yaşlı hizmetleri içinde ilk sırayı sosyal güvenlik programları ve sosyal hizmet programları çerçevesinde kurum bakımı (huzurevleri) almaktadır.
Yaşlılık her yönü açısından az işlenmiştir
Türkiye’de yaşlılık her yönü açısından az işlenmiş bir konudur. Bu çalışmada, yaşlı ve yaşlılıkla ilgili genel bilgiler çerçevesi içinde kurum bakımı gören ve gündüz yaşlılar evine devam eden yaşlıların sosyal uyumu (adjustment) ile yaşlıların bazı niteliklerinin sosyal uyumla ilişkisi incelenmektedir. Araştırmada yaşlılara yönelen kurumsal bakım hizmetleri ve diğer hizmetlerin geliştirilmesinde yardımcı olabilecek bilgilerin sağlanması hedef alınmıştır.