Malumunuz Türkiye artık yaşlanıyor. Yani yaşlı nüfusu giderek artıyor. Önümüzde ki yıllar ile ilgli hazırlık yapmazsak ve hazır olmaz isek eğer yaşlı bakım hizmetleri ve yaşlılara verilemeyen hizmetler çok ciddi bir sorun olarak ortaya çıkacaktır.
1950 yılından buyana doğumda beklenen yaşam süresi Türkiye’de 25 yıl artmış yani 1950 li yıllarda 50 li yaşlar olarak öngörülen ortalama yaşam süresi artık 70 li yaşlar olarak öngörülüyor.
Bu olay bize şunu gösteriyor; yaşlılıkla birlikte ortaya çıkan problemler yaşlılıkla birlikte
sosyal hayata katılım anlamında duyulan sıkıntılar çok ciddi ele alınmalıdır. Bu artan yaşlı nüfusu azalan genç nüfus ve yaşlılığa yönelik verilen hizmetlerin yeniden ele alınması gerekmektedir.
Bir şehrimizde huzurevinde ziyaret sırasında bir yaşlımıza, “neyin var? Size yardımcı
olabileceğimiz bir husus var mı?“ diye sorduğumuzda, “var” dedi boynunu bükerek, ben
de zannettim ki bizim fiziki şartlarımızla ilgili veya insan kaynaklarımızla ilgili bir sıkıntı
iletilecek bize. Daha sonra sakinimiz döndü ve dedi ki “kızımı göremedim çok uzun
aylardır o yüzden sıkıntılıyım” dedi. Daha önce de Diyarbakır’da yine ziyaret ettiğimiz
bir başka yaşlı bakım merkezimizde, yine aynı şekilde “evimi kapattım gittim, o evimi bir
daha göremedim, evimde olmak gibisi var mı?” diye ifadeler geldi.
Huzurevine ve bakımevine yerleştirilen hasta ve yaşlıların mutlaka sevdikleri tarafından belirli zaman dilimlerinde ziyaret edilmeleri gerekmektedir.
O yüzden şunu biliyoruz ki; yaşlılara yönelik hizmette en güzeli, en doğalı korumak. Yani aileyle birlikte daha önce yaşamış olduğu yaşam tarzını koruyarak, kişiyi desteklemek. Bu nedenle
bundan sonraki yaklaşımımız şüphesiz ki buna yönelik olacak. Daha iç içe daha birlikte ve hakikaten daha insana layık bir hizmet sunmak olmalıdır.